Archive for the The articles in English & stories Category

The Scroll Marked V – I will live this day as if it is my last. . . 5 Numaralı Parşömen – Bugünü son günümmüş gibi yaşayacağım . . . Og Mandino

Posted in SEMRA'NIN DÜNYASI & SEMRA'S WORLD !, The articles in English & stories, İNŞİRAH, İSTANBUL with tags , , , , , , , , on 30/07/2019 by Semra Polat

I will live this day as if it is my last.

And what shall I do with this last precious day, which remains in my keeping? First, I will seal up its container of life so that not one drop spills itself upon the sand. I will waste not a moment mourning yesterday’s misfortunes, yesterday’s defeats, yesterday’s aches of the heart, for why should I throw good after bad?

Can sand flow upward in the hourglass? Will the sun rise where it sets and set where it rises? Can I relive the errors of yesterday and right them? Can I become younger than yesterday? No. Yesterday is buried forever and I will think of it no more.

I will live this day as if it is my last.

And what then shall I do? Forgetting yesterday neither will I think of tomorrow. Why should I throw now after maybe? Can tomorrow’s sand flow through the glass before today’s? Will the sun rise twice this morning? Can I perform tomorrow’s deeds while standing in today’s path? Can I place tomorrow’s gold in today’s purse? Should I concern myself over events, which I may never witness? Should I torment myself with problems that may never come to pass? No! Tomorrow lies buried with yesterday, and I will think of it no more.

I will live this day as if it is my last.

This day is all I have and these hours are now my eternity. I greet this sunrise with cries of joy as a prisoner who is reprieved from death. I lift mine arms with thanks for this priceless gift of a new day. So too, I will beat upon my heart with gratitude as I consider all who greeted yesterday’s sunrise who are no longer with the living today. I am indeed a fortunate man and today’s hours are but a bonus, undeserved. Why have I been allowed to live this extra day when others, far better than I have departed? Is it that they have accomplished their purpose while mine is yet to be achieved? Is this another opportunity for me to become the man I know I can be? Is this my day to excel?

I will live this day as if it is my last.

I have but one life and life is naught but a measurement of time. When I waste one I destroy the other. If I waste today I destroy the last page of my life. Therefore, each hour of this day will I cherish for it can never return. It cannot be banked today to be withdrawn on the morrow, for who can trap the wind? Each minute of this day will I grasp with both hands and fondle with love for its value is beyond price. What dying man can purchase another breath though he willingly give all his gold? What price dare I place on the hours ahead? I will make them priceless!

I will live this day as if it my last.

I will avoid with fury the killers of time. Procrastination I will destroy with action; doubt I will bury under faith; fear I will dismember with confidence. Where there are idle mouths I will listen not; where there are idle hands I will linger not; where there are idle bodies I will visit not.

I will live this day as if it is my last.

And if it is my last, it will be my greatest monument. This day I will make the best day of my life. This day I will drink every minute to its full. I will savor its taste and give thanks. I will maketh every hour count and each minute I will trade only for something of value. I will labor harder than ever before and push my muscles until they cry for relief, and then I will continue. I will make more calls than ever before. I will sell more goods than ever before. I will earn more gold than ever before. Each minute of today will be more fruitful than hours of yesterday. My last must be my best.

I will live this day as if it is my last. And if it is not, I shall fall to my knees and give thanks.

Bugünü son günümmüş gibi yaşayacağım.

Bana bahşedilen bu son değerli günde ne yapmalıyım?
İlk önce, hayat kabını öyle sıkı kapatmalıyım ki, tek bir damlası bile kumlara akmasın. Bir anını bile dünün talihsizliklerine, yenilgilerine, dünün ıstıraplarına yakınmakla harcamamalıyım; niçin iyiyi kötüye feda edeyim ki?
Kum saatindeki kum tanecikleri yukarı doğru akabilir mi?
Güneş battığı yerden doğabilir, doğduğu yerden batabilir mi?
Dünün sıkıntılarını hafifletebilir ve düzeltebilir miyim? Dünün yaralarını geriye çağırıp iyileştirebilir miyim? Dünden daha genç olabilir miyim?
Ağızdan çıkan kötü sözleri, indirilen darbeleri, verilen acıları geriye alabilir miyim?
Hayır.
Dün ebediyen gömülmüştür ve bir daha dünü düşünmeyeceğim.

Bugünü son günümmüş gibi yaşayacağım.
Peki o zaman ne yapmalıyım?
Dünü unuturken, yarını da düşünmeyeceğim. Şimdi’yi niçin belki’ye feda edeyim?
Yarının kumları, bugününkilerden önce akabilir mi?
Güneş bu sabah iki kez mi doğacak?
Bugünün yolunda yürürken yarının işlerini yapabilir miyim? Yarının altınlarını bugünün kesesine koyabilir miyim?
Yarının çocuğu bugün doğabilir mi?
Yarınki ölüm, gölgesiyle bugünün sevincini karartabilir mi?
Kendimi, hiçbir zaman tanık olmadığım olayların üzerinde görebilir miyim?
Hiçbir zaman gündeme gelmeyecek sorunlarla kendime eziyet edebilir miyim?
Hayır!
Yarın, dünle birlikte gömülüdür ve ben bir daha onu düşünmeyeceğim.

Bugünü, son günümmüş gibi yaşayacağım.
Sahip olduğum her şey bugündür ve bu saatler şu anda sonsuzdur. Güneşin doğuşunu idam cezası ertelenmiş bir mahkûm gibi sevinç çığlıklarıyla selamlayacağım. Kollarımı, o paha biçilmez armağana, yeni bir güne doğru uzatacağım. Aynı şekilde, daha dün, gün doğuşunu selamlayan ama artık bugün hayatta olmayanları düşündüğümde şükredeceğim.
Ben gerçekten de talihli bir insanım ve bugünün saatleri hak edilmemiş ikramiye gibiler. Benden çok daha iyi olanlar ayrıldıkları halde, bana niçin fazladan bir gün bahşedildi? Onlar amaçlarına ulaştılar da benimki henüz başarılmadı mı? Tabiatta bir amaç var mı? Bu benim fazladan bir günüm mü?

Bugünü, son günümmüş gibi yaşayacağım.
Yalnızca bir tek hayatım var ve hayat bir zaman ölçüsünden başka bir şey değildir. Eğer birini harcarsam, ötekini de yok etmiş olurum.
Bugünü harcarsam, hayatımın son sayfasını da yok etmiş olurum. O nedenle, bugünün her anını bağrıma basıyorum, çünkü bir daha geri gelmeyecek. Yarın çekilmek üzere bugün bankaya yatırılamam; kim rüzgârı tuzağa düşürebilir ki?
Bugünün her anına iki elimle sarılıp sevgiyle okşayacağım, çünkü değerine paha biçilemez. Karşılığında bütün altınlarını vermeye hazır olan yaşlı adam, bir nefes satın alabilir mi? Gelecek saatlere ne kadar bir fiyat biçebilirim ki? Onları paha biçilmez kılacağım.

Bugünü, son günümmüş gibi yaşayacağım.
Zaman öldürme araçlarından kesinlikle kaçınacağım. Sürüncemede bırakmayı eylemle yok edeceğim. Kuşkuyu inancın altına gömeceğim. Korkuyu güven ile dağıtacağım. Boşboğazlara kulak vermeyecek, işlemeyen ellerle oyalanmayacak, aylakların bulunduğu yere gitmeyeceğim. Bundan böyle biliyorum ki, aylaklığa fırsat vermek, sevdiklerimin yiyeceğini, giyeceğini ve sevgisini çalmaktır. Ben sevgi dolu bir insanım ve bugün sevgimi ve büyüklüğümü kanıtlamak için son günümdür.

Bugünü son günümmüş gibi yaşayacağım.
Bugünün görevlerini bugün yerine getireceğim.
Bugün, çocuklarımı okşayacağım; yarın olmayabilirler, tabii ben de. Bugün kadınımı tatlı öpücüklere boğacağım; yarın olmayabilir, tabii ben de.
Bugün ihtiyaç içindeki dostuma destek olacağım, yarın yardıma çağırmayabilir ya da ben sesini duyamayabilirim.
Bugün kendimi adayıp çalışacağım, yarın ne verecek bir şeyim de ne alacak bir kimsem kalmayabilir.

Bugünü, son günümmüş gibi yaşayacağım.

Eğer bu benim son günümse, benim en büyük anıtım olmalıdır. Bugünü hayatımın en iyi günü yapmalıyım. Bugün her dakikayı sonuna dek içeceğim. Tadına bakacak ve şükredeceğim. Her bir saatini sayacak, her dakikasını değerli bir şeyle dolduracağım. Hiç çalışmadığım kadar çalışacak, kaslarımı bağırtıncaya kadar yoracak ve sonra devam edeceğim. Bugünün her dakikası, dünün saatlerinden daha bereketli olacak. En son günüm, en iyi günüm olmalı.

Bugünü, son günümmüş gibi yaşayacağım.Ve eğer son günüm değilse, diz çöküp şükredeceğim.

 

He who loses his mother loses a pure soul who blesses and guards him constantly . . . Annesini kaybeden bir kişi, ona dualar eden ve onu koruyan saf bir ruhu kaybetmiştir. Kahlil Gibran

Posted in SEMRA'NIN DÜNYASI & SEMRA'S WORLD !, The articles in English & stories, Şiirler & poetry, İSTANBUL with tags , , , , , , , on 19/01/2019 by Semra Polat

 

The sorrowful spirit finds rest when united with a similar one. They join affectionately, as a stranger is cheered when he sees another stranger in a strange land. Hearts that are united through the medium of sorrow will not be separated by the glory of happiness. Love that is cleansed by tears will remain externally pure and beautiful.

― Kahlil Gibran, The Broken Wings

Hüzünlü bir ruh, kendisine benzer bir ruhla birleştiği zaman huzura erer. Hüznün aracılığıyla birbirlerine kavuşan kalpler, mutluluğun zaferinden dolayı asla ayrılmayacaklardır. Gözyaşlarıyla temizlenen bir sevgi, sonsuza dek saf ve temiz kalacaktır.

Halil Cibran, Kırık Kanatlar

 

…. And on top of everything I have no patience for anyone who does not deserve my patience”. …. Ve her şeyin de üzerinde, sabrımı hak etmeyen hiç kimseye sabrım yok”. by José Micard Teixeira

Posted in SEMRA'NIN DÜNYASI & SEMRA'S WORLD !, The articles in English & stories, İSTANBUL with tags , on 20/12/2018 by Semra Polat

”I no longer have patience for certain things, not because I’ve become arrogant, but simply because I reached a point in my life where I do not want to waste more time with what displeases me or hurts me. I have no patience for cynicism, excessive criticism and demands of any nature. I lost the will to please those who do not like me, to love those who do not love me and to smile at those who do not want to smile at me. I no longer spend a single minute on those who lie or want to manipulate. I decided not to coexist anymore with pretense, hypocrisy, dishonesty and cheap praise. I do not tolerate selective erudition nor academic arrogance. I do not adjust either to popular gossiping. I hate conflict and comparisons. I believe in a world of opposites and that’s why I avoid people with rigid and inflexible personalities. In friendship I dislike the lack of loyalty and betrayal. I do not get along with those who do not know how to give a compliment or a word of encouragement. Exaggerations bore me and I have difficulty accepting those who do not like animals. And on top of everything I have no patience for anyone who does not deserve my patience.”

”Bazı şeyler için artık sabrım yok; ukala biri haline geldiğim için değil, aksine hayatımda artık beni mutsuz eden ya da üzen şeyler ile vaktimi daha fazla kaybetmek istemediğim bir noktaya ulaştığım için… Laf sokmalara, haddinden fazla eleştirilere ve hangi türden olursa olsun talep ve beklentilere artık sabrım yok. Benden hoşlanmayan insanları memnun etmeye, beni sevmeyen insanları sevmeye ve bana gülümsemeyen insanlara gülümsemeye yönelik arzumu kaybettim. Artık yalan söyleyen ve beni yönetmek isteyen insanlara bir tek dakika bile harcamak istemiyorum. Oyunların, ikiyüzlülüğün, sahtekarlıkların ve ucuz övgülerin olduğu ortamlarda bulunmak istemiyorum. Çok bilmişliğe ve akademik ukalalığa tahammülüm yok. Aynı şekilde boş dedikodulara da bulaşmak istemiyorum. Uyuşmazlıklardan ve karşılaştırmalardan nefret ediyorum. Farklılıklardan, hatta zıtlıklardan oluşan bir dünyaya inanıyorum, bu nedenle katı ve toleransı olmayan olan insanlardan kaçınıyorum. Arkadaşlıkta sadakatsizlikten ve ihanetten hoşlanmıyorum. Birisine nasıl iltifat edileceğini ya da cesaretlendirmek için ne diyeceğini bilmeyen insanlarla bir arada olamıyorum. Abartılar beni sıkıyor ve hayvanları sevmeyenleri kabullenmekte zorlanıyorum. Ve her şeyin de üzerinde, sabrımı hak etmeyen hiç kimseye sabrım yok”.

by Jose Micard Teixeira

And rely upon Allah ; And sufficient is Allah as Disposer of affairs . . . & . . . Ve Allah’a tevekkül et ; Ve Allah, vekil olarak yeter. Al-Quran [33:3]

Posted in SEMRA'NIN DÜNYASI & SEMRA'S WORLD !, The articles in English & stories, İSLAM, İSTANBUL with tags , , , , , , , , , , , , , , , on 05/12/2018 by Semra Polat

When Einstein saw a person who was living only for pleasure and interested only in having a good time, he would say, “He has been given a large brain by mistake, since for him the spinal cord would fully suffice”.
If a person is given this large brain, his duty is not to merely satisfy his basic needs, but to create abstract ideas, philosophize, question life and existence. Our Creator speaks to us in the language of events. A person can understand this language merely by thinking, “What is our Creator’s message in this?”

There is an example of a town in France, which was flooding. Some people escaped to the roof of the church. The priest, however, stayed and said, “Let God come. Someone came to save him but the priest said, “God will save me.”He refused to get in, maintaining that God will save him. Then a boat came to rescue him. He refused to get in, maintaining that God will save him. Finally a helicopter came, but he sent that away too. When he passed over to the other world, the priest said, “Oh God, I prayed to you so much, but you did not save me.” Upon hearing this, God responded, “My foolish servant, I sent you a man and you didn’t come. I sent you a boat and you didn’t get in. I sent you a helicopter and you didn’t board. What more could I have done?

The language of events looks like this. We must look at every experience and try to find the meaning that was sent on that occasion…

We must look at every experience and try to find the meaning that was sent on that occasion. When we experience an event, we must think, “I wonder if this is a message from God. God communicates with people in this world through acts. Miracles are particular to prophets, but the Creator has countless ways in which to address us. God appears in the world under the name, al-Hakim (The All-Wise), and this name necessitates the existence of acts. If you do not abide these acts, it means that you misunderstand the attributes of God. God does not give without effort. We see that beautiful things are always begotten through tribulation. The laws of psychology have already been laid down, for these are in fact God’s laws. Acting in accordance with them does not hinder a person’s freewill, but it also does not absolve people from responsibility.

Einstein, sadece eğlenceyi merkeze alarak, “vur patlasın çal oynasın” diyerek yaşayan bir insanı gördüğünde “Bu insanda kocaman beyne ne gerek vardı, omurilik yeterdi” demiştir. Bu koca beyin insana verilmişse onun görevi sadece temel ihtiyaçları gidermek değil, soyut düşünce üretmek, felsefe yapmak, hayatı ve varoluşu sorgulamaktır..Yaratıcımız bizlerle olay diliyle konuşuyor. Bu dili de ancak “Yaratıcımızın buradaki mesajı nedir? diye düşünen insan anlayabilir.”

Bir örnek vardır. Fransa’da bir şehri sel basmış. İnsanlar kilisenin çatısına kaçmışlar. Papaz ise “Allah gelsin, beni kurtarsın” diyor. Birisi yardıma geliyor, papaz ona “Allah beni kurtaracak” diyor. Sonra onu kurtarmak için bir kayık gelir. İçine binmeyi reddeder. Papaz ona da “Allah beni kurtaracak” der. Ardından helikopter geliyor ama onu da kabul etmiyor. Papaz öbür dünyaya gittiğinde ise “Ey Allah’ım ben sana o kadar dua ettim, sen beni kurtarmadın” diyor. Bunun üzerine Allah “Ahmak kulum; ben sana adam gönderdim, gelmedin; kayık gönderdim, binmedin; helikopter gönderdim, binmedin. Daha ne yapayım?” diyor.
Olay dili buna benzerdir. Yaşadığımız her şeye dikkatle bakıp onun vesilesiyle gönderilen manayı bulmaya çalışmak…

Bir olay yaşadığımızda “ Acaba bu Allah ın bir mesajı mıdır?” diye düşünmemiz gerekir. Allah bu dünyada insanlarla sebebler vasıtasıyla iletişim kuruyor. Allah dünyada Hakim ismiyle tecelli ediyor ve bu isim sebeblerin varlığını gerektiriyor. Eğer sen sebeplere riayet etmiyorsan Allah in sıfatlarını yanlış biliyorsun demektir.  Allah çalışmadan vermiyor. Güzel şeylerin hep çileyle elde edildiğini görüyoruz. Koyulmuş psikoloji yasalari var; işte bunlar Allah’ın yasaları. Onlara uygun davranabilmek insanın özgür iradesini engellemiyor. İnsanın sorumluluğunu da ortadan kaldırmıyor.

Rumi Therapy – Prof. Dr. Nevzat TARHAN

%d blogcu bunu beğendi: